top of page

"DOĞRULAR"

  • Yazarın fotoğrafı: umut asma
    umut asma
  • 13 Ağu 2022
  • 4 dakikada okunur

Ezelden ebede uzanan bir çizgidir 'doğru'.

Hem öyle bir doğrudur ki, orada yürüyenler, Rabb'lerinin ihsanı ve hidayeti sayesinde bu devlete kavuştuğunu bilir ve hamd eder de, hamd ederler.

"Doğruların gözle görülmeyen orduları vardır" cümlesinin doğruluk gücünü müşahede eden ve bizzat yaşayıp şahit olan bir insanın, Allah kelam-ı olan Kur'an-ı Kerim ayetlerinin, "idrak edilerek" doğruluğuna kanaat getirdiğinde; "Böyle Cümleleri Yaratıcı Rabb'den başkası söylemeye güç yetiremez" tespitini yapar.

"Kıyamete Kadar Hüküm Sürecek Yegane Kitap" olan Kur'anı Kerim'in, bu çağımıza yansıyan tercümesiyle bizi tanıştıran ve Kur'anın İz'anına erişmemize vesile olan Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin (Rahmetullahi aleyh), bize ne gibi büyük bir emanet teslim ettiğini, şu tespitlerimle daha iyi anladım.

Ki; Sahabelerimizin ve peygamber efendimizin

İslam davasındaki samimiyetliklerinden ve dostluklarından dolayı hoşnut olan Rabb, daha bu dünyadayken onları cennetle müjdelemiş ve yaptıklarına karşılık olarak kullarına vaad ettiği mükafatları tastamam vermiştir.

Özgür hür iradeli akıl sahibi insanlardan kendine dostlar edinen Şanı yüce Allah, en güzel surette yarattığı insanoğluna kendi Şanına layık bir değerle; bütün meleklerin secde edeceği makama yüceltmiş, akıl mekanızmasını da hediye ederek bu yaratılış konseptini taçlandırmıştır.

Kainatta en üstün canlı olarak yaratmış olduğu insanoğluna, sonsuz bahtiyar bir hayat ve ebedi saadete ermeleri için, biricik Habibini göndermiştir.

İşte, daha insanoğlu yaratılmadan önce var olan “Muhammed’i nur”; Allah’ın yaratmadaki fiziksel kanunlarıyla birlikte, bizlere yol gösterici ve İslam dinin müjdeleyicisi “Merhamet Peygamberi” olarak vücut buldu.

Birçok hikmeti sebebiyle, en sevdiği habibini en ağır biçimde imtihan eden Allah (cc); en musibetli zamanlarda bile nasıl sabredilmesi gerektiğini bire bir göstermesi için bizlere en sevdiğini; (tabiri caizse) feda etmiştir. Biricik habibinin 63 yılda yaşadıkları hüzünlere baksak, bir insanın ömründe, belki bir, belki iki tane azap verici akraba ölümlerinin tümünü, en şiddetlisi ile habibine yaşatmıştır. Bizlere "bütün hayatıyla örnek insan" olarak işaret ettiği habibine salât olsun, selam olsun.

Yetim ve öksüz büyüyen Resulüne, peygamberlik gelene kadar ki 40 yaşına kadar kol kanat gerip, üzerinde büyük hakları olan ve kendi evlatlarından bile O’nu üstün tutan amcası Ebu Talib; atalarının dini olan Hz İbrahim'in (Aleyhisselam) dini üzere vefat etti. Ebu Talib'in cenazesini, “yeğen Muhammed” olarak peygamberimiz yıkarken, efendimize; Cebrail (Aleyhisselam) isimli meleğin gelip;

- Yaa Allah'ın Resulu! Rabbinden sana selam var! ve Allah buyurdu; amcan Ebu Talib, sana iman etmediği için cezalandırılacak. Elinin değdiği yeri cehennem ateşi yakmadığı için, ayaklarının altına dokunma! Çünkü O, son hak din olan İslamiyete iman etmedi, onun cezası ayakların altından verilecek!

Tespit; Bir insan (Ebu Talib) “Alemlere rahmet olarak gelen ve Hak peygamberi olan yeğeni Muhammed’e, uzun yıllar hukuku ve hakkı olmasına rağmen, Kelime-i Şahadet’i dil ile zikir etmediği için, cezaya muhatap oluyor”.

İşte; Yaratıcının “Dostları Derecesi”ne yükselmenin anahtarını da Kuran-ı Kerimde beyan edilmiş; Habibinin (Aleyhisselam), "Onun hatırına yaratılmış tüm akıl ve nefis sahipleri insanlar tarafından tanınıp; hakikat de Muhammed Resul unun ne kadar kıymetli ve yüksek derecede olduğunu kabul ve ubudiyyet (kulluk) üzere olmayı” teklif ve emir etmiştir.

işte; varoluş sebebimiz olan kainatın efendisi Muhammed peygamberi tanıyalım, selam gönderelim ve bilelim ki; evet, uğruna yaratıldığımız peygamber o kadar merhametli o kadar ümmetine düşkün ki; en güzel isimler O’nun olan Allah (cc)' ın, birçok isimleri peygamber efendimizde en belirgin surette tecelli etmiş ve rahman isminin yansımasıyla 'Ümmetim! ümmetim!' diyerek müslümanların cehenneme düşmemesi için vargücüyle çalışmış ve İslamiyeti en anlaşılır biçimde izah etmiştir.

Rabbimizin katından bir numune hükmünü taşıyan bu dünyadaki yaratılan alemde, Allah'ın en güzel isimlerinin Resullullah'ın özgür iradesinde bir güneş gibi yansıması, tıpkı delilleriyle açık fakat hakikati gizli olan Allah'ın cemal’inin de; efendimiz Muhammed Mustafa’da (Aleyhisselam) isimlerinin yansıması kadar sima’sında da tecelli etmiştir. Peygamberimizin bize kusursuz bir şekilde Rabbimizi anlatması, örnek olması ve sadece özgür iradesi ile yaptığı Müslüman olmanın gereği olan kulluk vazifesine bile baktığımızda; Allah'ın, efendimize bu kadar kıymet vermesine ve sevmesine, bizler şahitlik ettikten sonra Şanı Yüce Allah; Kelime-i Şehadet getirenlere daha bu dünyadayken Cennet’i ihsas ediyor ve hissettiriyor.

Ve en büyük dikkat çeken tespit;

Rabb’imiz; Resulünün Şanına yakışan ikramlarda bulunduğunda ve emirlerini bildirdiğinde O’nun (peygamberimizin) iade-i teşekkürü ve itaati hep rabbimize misliyle oluyor.

Bu da; alemlerin Rabbi olan Allah Zülcelal hazretleri’ni ziyadesiyle kendisine hayran bıraktırıyor.

Peygamber efendimiz, böyle bir yaratılma ve varoluş ile kıyamete kadar gelecek insan nesline kendisinin örnek olacağı, Cennete giden yolun kendisini sevmekten geçtiğini, Rabb’i tarafından bu mertebeye konulduğunu bildiği halde merhametler Merhametlisi Son Peygamber; Uhud Savaşında mübarek yüzlerine taş gelmiş, sağ ön kesici dişi kırılmış ve yüzü kanarken bile;

-Yaa Rabb’i!, bilmiyorlar af eyle, bilselerdi yapmazlardı diyordu.

İşte varoluş efsanesi (bakınız; Farkındalık) bunun apaçık delilidir.

Bundan önceki ve kıyamete kadar gelecek bütün yaratılanlar, Allahın Habibi’nin (a.s.m.) hürmetine yaratıldığı için, Kuran-ı Kerim'in hayata geçirilmiş bir timsali olan Muhammed'i bilip de emir ve tavsiyelerine uymayanları, izzeti dergahına kabul etmeyen Allah; tıpkı nasıl ki vatana ihanet eden bir vatandaş sınır dışı ediliyor, İşte varoluş sebebini bilip de habibine gereken değeri vermeyeni de, bu cennet bahçelerinden bir numune olan dünyada; o kul üzerinden muhabbetini çeker, ve O’nu kendi başına bırakır. Ve cennet olan yeryüzü O’na dar gelir, sıkıntı çeker. “1’e kul olmayan 1000’e kul olur” kıssasını yaşamaya başlar.

İşte; tüm insanlığa sonsuz mutluluk için, Rabbinin katından böyle bir kader yazılan Peygamberimiz, en büyük acılar çekerken bile, Rabbi Latif Allah’ üzülmesin diye ağlamamış fakat elinde olmadan birkaç damla gözlerinden yaş süzülmüştür. ve bizleri hayretler içerisinde bırakan bu Aşk-ı muhabbeti de, şehadet edenleri hayran bırakmıştır. (Elhamdulillahirrahmanirrahim. Allahümme Salli Ala ve Seyyidine Muhammed)

"İşte tespit; sonsuz merhamet sahibi yüce Allah, idrak edemeyeceğimiz kendi zatının varlığını gizleyerek, bizlere akıllara ruhlara ve kalplere tüm ispatlarını sunmak için Habibi Muhammed Mustafayı yolladı. Muhakeme etme yeteneği olan akıl ve yaşam sisteminin varoluş devamının da, yine kendi Rezzak ismiyle dağıtılan rızkların tasarrufunda ve garantisinde olduğunu tüm akıl sahiplerine kur'an vasıtasıyla bildirmiş ve Kullarına mükemmel bir yaşam biçimi olarak Sevgili Habibini İslam dininin tebliğcisi ve müjdecisi olarak tüm insanlığa göndermiştir.

İşte; Kainat yaratılmadan önce var olan efendimizi, insan olarak halk eden ve bizleri de yaratıp kendisine ve habibine şahitlik etmemizi ve sonsuz saadete kavuşmamızı isteyen Rabb; 30 yıldan fazla Resul’unu, himayesine alan amcası Ebu Talib, (Hz Ali’nin babası) bu aşka şehadet etmediği için, ahirette cezaya muhatap olacağını bildirmiştir.

Allah şimdi ve son nefesimizde; “Eşhedu en lâ ilâhe illellâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlü.” Diyebilmeyi ve bizden razı olarak canımızı almayı nasip etsin.

AMİN



 
 
 

Comentários


Yazı: Blog2_Post

05323366591

Türkiye

©2022, Risale-i Nur Talebesi tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page